Yalova Türk Dünyası’nı kucaklamaya hazırlanıyor…

Yalova Türk Dünyası’nı kucaklamaya
hazırlanıyor…
Necdet Buluz
Yalova Folklor Eğitim Merkezi ve Gençlik Kulübü (YAFEM), her yıl olduğu gibi bu yıl da Yalova’da 10. Türk Boyları Kültür Şöleni ile 10.Medya Mensupları buluşmasına ev sahipliği yapacak. 17-21 Temmuz 2016 tarihleri arasında gerçekleşecek olan ve Türk Dünyası’nın sesinin yükseleceği bu şölenin daha da ses getirici olabilmesi için yoğun bir çalışma yapılıyor.
Yalova, adeta Türk Dünyası’nı kucaklamaya hazırlanmanın heyecanını yaşıyor.
Dernek Başkanı Özer Koyuncu ve Türk Dünyası’na gönül vermiş olan kemikleşmiş kadrosunun büyük özveri ve çabası ile gerçekleştirilen bu şölenlerin bazılarına katılma fırsatımız oldu. Bu yıl yapılacak olan 10. Medya Mensupları buluşmasına da zamanlamada bir sıkıntımız olmaz ise katılmayı hedefliyoruz.
Türk Cumhuriyetleri ile Türk boylarının folklor ekiplerinin de yer aldığı ve genelde “dilde, işte, fikirde birlik” ana temasının işlendiği şölenin bu yıl daha da geniş ve etkili olabilmesi için yoğun bir çalışma dönemine girildi.
Geçmiş yıllarda görülen eksikliklerin de tamamlanması ile her geçen yıl daha da mükemmeli yakalayan bu şölenin bundan önce olduğu gibi, bundan sonra da Türk Dünyası’na damga vuracağını şimdiden söyleyebiliriz.
Böylesine geniş kapsamlı şölenleri günümüzde başarılı biçimde organize etmek, sonuçlandırmak ve ses getirici bir düzeye yükseltmek öyle kolay bir iş değildir. Ancak, YAFEM, geçmişten gelen deneyimlerini de işin içine katarak ve tamamen amatör bir ruhla her yıl düzenli olarak bu işin altından kalkabiliyor.
19 yıldır bıkmadan, usanmadan ve yılmadan Türk Dünyası’nın temsilcilerini Yalova’da toplayan, kucaklayan ve adeta Yalova’yı dünyaya tanıtma başarısını da gösteren bu işe emek vermiş olan kardeşlerimizi kutlamak istiyoruz.
Şölen koordinatörü değerli kardeşimiz Muhsin Sevecen Hoca, 17-21 Temmuz 2016 tarihleri arasında yapılacak olan 19. Türk Boyları ve 10. Medya Mensupları buluşması ile ilgili bize de gönderdiği programı sizlerle paylaşmak istedik:
“ YAFEM tarafından düzenlenen YAFEM 10.Türk Dünyası Basın Mensupları Buluşmasına katılmanız bizlere mutluluk verecektir.
17-21 Temmuz 2016 tarihlerinde Yalova’da yapılacak buluşmanın temel konuları Türk Kültür Coğrafyasının temel sorunları, “Dilde,işte, fikirde birlik…” ana temasını görüşmek, tüm dünya kamuoyuna deklerasyon ilan etmek, birlikteliğimiz ve sürekli iletişim halinde olmamız konuları çervesinde gerçekleşecektir.
17 Temmuz 2016 tarihinde açlış-kortej yürüyüşüyle başlayacak olan 19. Türk Boyları Kültür Şöleni yaklaşık 15 ülke ve topluluk adına katılan halk oyunları gösterisiyle Yalova Barış Manço Açık Hava Tiyatrosu’nda açılış-gala gecesiyle devam edecektir.
20 Temmuz 2016 tarihinde ise “Vatan Mücadelesi Yapan Türk Toplulukları” konulu panelimize Doğu Türkistan Sürgündeki Cumhurbaşkanı Sayın Ahmetjan Osman, Kırım Tatarları Lideri Sayın Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, Irak Türkmen Cephesi Lideri Sayın Erşat Salih, Karabağ sorununda Azebaycan Milletvekili Sayın Ganire Paşeyeva ve Suriye Türkmen Cephesi Liderlerinden Sayın Abdurrahman Aga konuşmacı olarak katılacaklardır.
19. Türk Boyları Kültür Şöleni etkinlikleri kapsamında YAFEM Türk Dünyası Gazeteciler Birliği 10. Çalıştayı, Türk Dünyası Şairler Buluşması, Türk Dünyası Resim Sergisi, Türkçe Sohbetler, Vatan Mücadelesi Yapan Türk Toplulukları Paneli gibi bir dizi kültürel etkinlikler gerçekleştirilecektir.
20 Temmuz 2016 tarihinde Yalova Barış Manço Açık Hava Tiyatrosu’nda kapanış-gala gecesiyle dört günlük çalışma sona erecektir.
YAFEM Türk Dünyası Gazeteciler Birliği’nin saygıdeğer üyeleri, ulusal basınımızın temsilcileri ve Yalova Yerel basınımızın bu önemli organizasyonda yanımızda olmasından büyük mutluluk duyacağımızı ifade ile Türk dünyasının bu meseleyi sahiplenmesini bekliyor, çalışmamızı birlikte yürütmeyi umut ediyorum.”
(Not: Gazeteciler buluşması etkinliğimiz 17-21 Temmuz tarihleri arasında yapılacak olup katılımcı medya mensuplarımızın geliş-gidişleri kendilerine, Yalova’da konaklama ve yemek giderleri derneğimize aittir. Katılımcı üyelerimiz 17 Temmuz’da Yalova-Merkezde Çitftçi 2 Otel’e giriş yapabileceklerdir ve dört gün otel rezervasyonları sağlanmıştır. 21 Temmuz şölenin sona erdiği tarihtir.)
Her yıl katılımın daha da arttığı, seviyenin yükseldiği, hedeflere birer birer ulaşıldığı Yalova Türk Dünyası Şöleni’nin hayırlı uğurlu olmasını diliyor, emeği geçen kardeşlerimizi yürekten kutluyoruz.
Dernek Üyeleri
- Ahmet Erkan BAYKENT
- Numan Fevzi ÖZKAN
- Birol ASLAN
- Rıdvan BAŞ
- Tanju ÜSTÜN
- Yakup Bilgin KOÇAL
- Cemal ACAR
- Ömer ASLAN
- Cengiz DERELİ
- Nejat HATİNOĞLU
- Ferhat GÜREL
- İbrahim ÜSTEM
- Nusret KARAALİOĞLU
- İzzet TORAMAN
- Mesut CESSUR
- Vedat ARMAY
- Kenan BAŞ
- Acar YILMAZ
- Hüseyin ÇALIŞKAN
- Mesut YÖNDEM
- Özkan TİRYAKİ
- Mahmut ÖZ
- Merva KURTULMUŞ
- Bahri SARAÇ
- Bülent GEMALMAZ
- Suna KOÇAL
- Ahmet Hilmi TUNA
- Nuran MERTER
- Erol ÇELİKYÜREK
- Vahdettin TİRYAKİ
- Frances ARMAY
- Ahmet ATACAN
- Bülent ATACAN
- Abdurrahman BALTACI
- Nail KEÇİCİ
- Cemil AYDIN
- Atilla YAVUZ
- Recep CİNEVİZ
- Mehmet YÖNDER
- Selim SANIR
- Sinan ÇOLAK
- Murat ŞAHİN
- Osman Tamer ÇINAR
- Sebahattin PEHLİVAN
- Zuhal SORUCU
- Sinan ACAR
- Güven KAMA
- İhsan DEMİR
- Nuray ÇELİKYÜREK
- Derya ASLAN
- Füsun BAŞ
- Faruk ER
- İbrahim AKAY
- Tunç GÜNGÖR
- Sedat ŞANLI
- Güven YILMAZ
- Cihan CAŞKA
- Tamer TOPÇU
- Osman Nuri DİKİCİ
- Rezzan DİKİCİ
- İbrahim ŞEN
- Duygu YAVUZ
- Şehbal ŞAHİN
- Fatma ÇEVİK
- Nihal ASLAN
- Hakan İLASLAN
- Caner DİNÇER
- Murat KULELİ
- Süheyla UZUNESER
- Murat UZUNESER
- Şaban KOCACENK
- Gülgönül BOZOĞLU
- Arif POLAT
- Ahmet Başol HARAÇ
- Tülin KULELİ
- Selami DOĞANCI
- Fatih AKTAŞ
- Şafak ÜSTÜN
- Hakan GİDER
- Özer DOĞRUK
- İbrahim KÜLÜŞLÜ
- İrfan KUZU
- İsmail ATİK
- Burak ÜSTÜN
- Ersin HASPOLATLI
- Nesrin AKTAŞ
- Emine ÜSTÜN
- Melisa İLASLAN
- Eray GÜVEN
- Dilek KUZU AYYILDIZ
- Bayram KOÇGÜNDÜZ
- Ergün KULOĞLU
- Tülin BİNGÖL
- Fikri KARAOĞLU
- Ümit ÜSTÜN
- Esra KIRTAY
- Mehmet GÜREL
- Şenol ULUTÜRK
- Cahit SOYLAN
- Erhan Yaşar ÇUĞ
- Engin Kerem KETECİ
- Suat KAMA
- Aynur DERELİ
- Muhlis ALKAŞ
- Olga çETİN
- Alper ARAZ
- Göksel ARAZ
- Servet Gökhan BİNGÖL
- Hüseyin ULAŞ
- Hasan SOYGÜZEL
- İhsan YILDIZ
- Alper TOYOĞLU
- Jale EŞKİN
- Sezgi ŞENTÜRK
- Yıldız CESSUR
- Volkan YILMAZ
- Şeyda ÇINAR
- Nuriye ÖZKAN
- Halil DEMİRCİ
- Mustafa ÖZÇELİK
- Ertan ŞENER
- Adem GÜLSÜN
- Ahmet ÖZSÜMER
- Özgül SOYLAN
- Hilal BAYDAR
- Ersan GÜNEL
- Nail EVCİ
- Nurullah BAŞOL
- Erdal AKTAŞ
- Uğur AYDIN
- Aydın ALTIPARMAK
- Mecit ŞENTÜRK
- İlkay ŞENTÜRK
- Sadri ÖZEN
- Aytaç MUTLU
- Hakan GÜNGÖR
- Cevdet BEKLER
- Uğur OKUMUŞ
- Yakup Berkay TİRYAKİ
- Hatice AKYOL
- Merve ÇELİKYÜREK
- Burcu ASLAN
- Seyhan KESKİN
- Erdinç PINARCI
- Ömer NERGİS
- Özay PEHLİVAN
- Nuran TUNCAK
- Levent KASAP
- Hasan Selim ACAR
- Görkem MIZRAK
- Sibel BEKLER
- Metehan KÖKTÜRK
- Berkay DİKİCİ
- Seçkin ÖZER
- Nazım Kurtuluş
- Onur ŞEN
- Gökçe ÇAKAR
- Ezgi Çisem SAKALLI
- Sinem BAĞCI
- Hasan DEMİRÖZ
- Birsen OKUTAN DEMİRÖZ
- Tansel BAYRAKTAR
- Alper DİKİCİ
- Ömer ÜSTÜN
- Onur SOYLAN
- Sinan GİRAY
- Ertan TUNÇ
- Bahri KOTİL
- Hakan GERGEROĞLU
- Uğur TEZCAN
- Neşe TUNÇ
- Mehtap ENSARİOĞLU
- Nevzat ASLIYÜKSEK
- Yiğit Çağrı ÖZKAN
- Deniz ASLAN
- Aybüke KOÇAL
- Alev BEKLER
- Serdar GİRAY
- Ümit ÜSTEL
- Ömer ÇAKIR
- Bülent GÜLER
- İlkay Evrim AKINCI
- İpek Aybike ERTÜRK
- Hasan DOĞAN
- Erkan ÇETİNTAŞ
Yalova Turizm Folklor Araştırma Geliştirme Gençlik ve Spor Kulübü Derneği (Yalova TUFAG) Türk Kültürünü , Halk oyunlarını , Halk müziklerini araştırmak ve bu araştırmaları geliştirmeyi kendine amaç belirlemiş olup 8 Ağustos 1984 tarihinde kurulmuştur.
Derneğimiz tamamen amatör yapısı, kurucu üyeleri ve yönetim kurulu üyeleri bugüne gelmesine en büyük katkıyı sağlamıştır. Kurulduğu günden itibaren her yıl 7’den 70’e bütün yaş gruplarına açmış olduğu Halk Oyunları kursları ile 500’e yakın kişiye Halkoyunlarını, Halk Müziğini aşılamaktadır.
Derneğimiz aynı zamanda gerek yurt içinde , gerekse yurt dışında halkoyunları , halk müziği , halk kültürü tanıtımlarına ağırlık vermektedir. Bu faatliyelerimizle aynı zamanda derneğimizi “Komple Nitelikli” bir dernektir.
Derneğimiz zengin ve uzman kadroya sahip olup, aynı zamanda zengin bir repertuara sahiptir. Yaklaşık 25 yöre repertuarına sahip olup , aynı zamanda bu repertuarı geliştirmek için gerekli çalışmaları sürdürmektedir. Şuana kadar “Fethiye, Muğla, Kastamonu Erkek, Bilecik” gibi yörelerimizi Türk Halkoyunlarına kazandırmıştır. Hala da paslanmaya dem tutmuş yörelerimizi araştırmaya ve geliştirmeye devam etmektedir.
Repertuarımızda bulunan bütün yörelere ait zengin kostüm yapısıda derneğimizin en önemli özelliklerinden biridir. Türk Halkoyunlarında olduğu gibi Türk Halk Kostümlerimizin de araştırılıp sandıklardan gün yüzüne çıkarılması en büyük amaçlarımızdan biridir.
Kültür Bakanlığı ve VakSA işbirliği ile Türkiye genelinde düzenlenen “Türkiye Komple Nitelikli Topluluklar Arası Halk Dansları Yarışması” kapsamında İstanbul ve Türkiye genelinde birincilik, ikincilik ve mansiyonlar almıştır.
Türk kültürünü ve Türk Halkoyunlarını tanıtma amacı doğrultusundan Yurtdışından düzenlenenen birçok uluslararası tanıtım, organizasyon ve festivallere katılmıştır. Ülkemizin Türk kültürünü, Halkoyunlarını, Müziğini ve Kostümlerini tanıtma amacıyla yapılan bu organizasyonlara katılımlarımız devam etmektedir.
Türkiye’yi ve Yalova’yı en iyi şekilde temsil etmenin yanında, ilimizde 25 yıl boyunca düzenlenen Uluslararası Halk Oyunları Festivalleri ve Uluslararası Altın Karanfil Halk Dansları Yarışması bünyesinde birçok yabancı misafir ağırlamış, Türkiye’nin ve Yalova’nın tanıtımında önemli bir rol üstlenmiştir. Derneğimiz bu onurlu görevi bundan sonra da adına yakışır bir biçimde sürdürmeyi amaçlamaktadır.
Yalova’nın Tarihçesi
Yalova yöresinde yerleşim çok eski tarihlere kadar gider.Önceleri bataklık bir alan olan bugünkü il merkezinde yerleşim ise çok daha sonradır.
İlin güneyinde Doğu-Batı istikametinde uzanan Samanlı Dağları’nın Antik Çağ’daki adı Arganthonios idi.O devrin (NTH)’lı tipik Anadolu adı olan Arganthonios, bize yöredeki yerleşimin İÖ.2 000’lere, yani Hatti-Hitit dönemine kadar gittiğini gösterir.
Kent merkezi yakınında bulunan kaplıcalar, Antik Çağ’da Pythia Thermai olarak adlandırılıyordu. İlk çağdan beri yararlanılan şifalı sıcak maden suyu kaynaklarında tesislerin kurulması ve geliştirilmesi, kentin büyüyüp tanınmasında rol oynadı.
Yalova yöresi, tarih içinde Bitinya, Roma, Doğu Roma (Bizans) toprakları içinde yer aldı. Yerleşmenin antik dönemdeki tam adı bilinmemekle birlikte, yöreye PYLOPYTHİA ve XENODOCHİON dendiği, çeşitli kaynaklarda yer almaktadır.
Günümüzdeki Hersek ve Çiftlikköy arası, Roma,Doğu Roma (Bizans) İmparatorlarının ve saray çevrelerinin yazlık sayfiye kenti olarak ün yapmıştı. Adı geçen bölge, HALİZONES TOPRAKLARI ya da YALAKOVASI olarak tanınıyordu.
XI nci yüzyılın sonlarında, Türkler bölgede görünmeye başladılar. Bu da, yöredeki sosyal ve kültürel yapıyı kökten etkileyen olay oldu.
Kibotos Muharebesi
Doğu Roma(Bizans ) İmparatoru Aleksios Comnenos I(1081-1118), tüm çabalarına rağmen, Selçuklu tehdidine karşı koyamadı. Doğu ve Batı kiliseleri arasındaki gerginliklerin yumuşamaya başlamasını da göz önünde bulundurarak, 1095’te Katolik Kilisesi’nden yardım istedi. Papa 2 nci Urbanus da, Doğu Hristiyanlarını kurtarmanın bir görev olduğunu ve bu sefere katılanların bütün günahlarının affedileceğini belirterek, Bizans’a yardım çağrısında bulundu. Çağrı, Urbanus’un beklediğinden de olumlu tepki uyandırdı ve sefere katılanların giysi, kalkan, sancak ya da zırhlarında bir haç taşımaları kararlaştırıldı. Böylece Haçlı seferleri başladı.
Clermont Konsili’nin ( 18 Kasım 1095) ardından, bir çok kişi, düzenli ordunun toplanmasını beklemeden başıbozuk birlikler oluşturarak Doğu’ya doğru yola çıktı. Bunların en ünlüsü, köyleri ve kasabaları dolaşıp ateşli vaizler vererek halkı sefere çağıran Pierre L’Ermite ile Yoksul Gautier’di.
Bu öncü birlikler, 1 Ağustos 1096’da İstanbul’a geldiler. Ne var ki, gelenler son derece disiplinsizdi ve her fırsatta olay çıkartıyorlardı. Bunlar bir hırsızlığı bırakıyor, bir diğerine başlıyorlardı. Şehrin varoşlarındaki evlere giriyor, hatta kiliselerin çatılarındaki kurşunları topluyorlardı. İmparator Aleksios, bu sebeple bunları mümkün olduğu kadar süratle İstanbul’dan uzaklaştırmaya mecbur kaldı.
6 Ağustos 1096’da, Haçlı öncülerinin tamamı Boğaz’ın Anadolu yakasına geçirildi. Bu öncüler, Marmara Denizi’nin kuzey sahilini takiben İzmit’e kadar geldiler. Burada Alman ve İtalyanlar ile Fransızlar arasında anlaşmazlık çıktı. Alman ve İtalyanlar, Pierre L’Ermite’nin idaresini terk ederek Rinaldo adında bir İtalyanı kendilerine reis seçtiler.
Her iki grup, buradan güneybatıya, İzmit Körfezi’nin güney sahili boyunca ilerleyerek, Bizanslılar tarafından Kibotos, Haçlılar tarafından Civetot olarak adlandırılan yere geldiler. Burası, Helenopolis ( günümüzde Hersek Köyü) civarında, İmparator Aleksios tarafından kendi ücretli askerleri için inşa ettirdiği müstahkem bir yerdi. Deniz kıyısında olduğu için, liman olanakları vardı. İstanbul’dan gelen lojistik gemileri, malzemeleri kolayca buradaki üsse nakledebiliyorlardı. Kibotos , ayrıca Anadolu içine açılan Dragon Vadisi ( günümüzde Yalakdere Vadisi ) ağzında stratejik bir konumdaydı.
Asıl Haçlı ordusundan önce gelen bu öncü birlikler, sükunet içinde yorgunluklarını giderip dinlenecekleri yerde, civara yağma akınları tertipliyorlardı. Bu yağma hareketlerinde, Almanlar ile İtalyanlarla , Fransızlar, yağma hareketlerinde birbirleriyle rekabet ediyorlardı.
Bu öncü birlikleri, önceleri hemen karargâhları yakınında bulunan araziyi yağmaladılar, sonra yavaş yavaş yağma bölgelerini genişletmeye başladılar. Bu yağmalardan Hristiyan köyler de paylarına düşeni alıyordu.
1096 yılı Eylül ayı ortalarında, binden fazla Fransız, İznik’e kadar sokulmaya cüret etti. Bu sırada İznik, Selçuklu Sultanı Kılıçaslan’ın başkentiydi . Bunlar şehrin varoşlarını yağma ve tahrip, hayvan sürülerini gasp ettikten sonra, Müslüman- Hristiyan ayırmadan yakaladıklarını korkunç işkencelerle öldürdüler. İznik’ten üzerlerine gelen bir Selçuklu birliğini de geri püskürttüler.
İznik civarını yağmalayan bu Haçlı öncüleri, Civetot’a dönerek, ganimetleri karargahta bulunan Bizanslı gemicilere sattılar.
Fransızların zengin ganimet sağlayan bu akınları, Almanların da kıskançlığını uyandırdı
21 Ekim 1096 sabahı, alaca karanlıkta sayısı 20 000’i aşan Haçlı grubu, Civetot’dan çıktı ve Dragon Vadisi (günümüzde Yalakdere Vadisi)’ne doğru hareket etti.
Oysa Türkler, Haçlı ordugahı Civetot’tan sadece 5 km. uzaklıkta, İznik’e giden yolun dar ve ormanlık bir vadiye girdiği Dragon adlı bir köy yanında, pusuya yatmış bulunuyordu. Hiçbir emniyet kuralına uymayan Haçlılar, vadiye girince, Türkler ok atışını takiben hücuma giriştiler.
Vadi içinde disiplinsiz ve başıbozuk bir şekilde ilerleyen Haçlılar arasında büyük bir kargaşa ve bunu takiben panik başladı. Liderlerinin çabaları da bu paniği önleyemedi. Çok kısa bir zaman içinde, Haçlı güruhu Civetot istikametinde kaçmaya başladı.
Korkudan çılgın hale gelmiş olan bu kaçak sürüsü, arkalarında kendilerini takip eden Türkler’le birlikte, ordugahın ortasına geldi. Yakalananlar kılıçtan geçirildi.
Kurtulabilen 3 000 kadar Haçlı, deniz kıyısında bulunan eski bir saraya ulaşmayı başardı. Saray çoktan terkedilmişti, ne kapısı, ne penceresi vardı. Buna rağmen Haçlılar, hemen kapı ve pencereleri odun ile tıkayarak uydurma da olsa kendilerine bir savunma mevzi hazırladılar.
Saray kalıntısında Haçlıların direnişi devam ederken, muharebe meydanında öğle üzeri her şey bitmiş bulunuyordu. Dragon Vadisi’nden sahile kadar bütün alan, öldürülenlerin cesetleriyle doluydu.
Durumu öğrenen İmparator, hemen güçlü askeri birlikleriyle doldurulan donanmaya mensup savaş gemilerinden bir kaçına, denize açılma emrini verdi. Bizans savaş filosunun Civetot sahiline yaklaşması üzerine, kıyıdaki saray kalıntısını muhasara eden Selçuklu askerleri, muhasarayı kaldırarak çekildiler. Savaştan canlarını kurtaranlar gemilere alınarak İstanbul’a götürüldü. Bunlara şehir varoşlarında oturacak yerler verildi ve ellerindeki silahlar alındı.
Bu Haçlı öncülerinin hareketinden sonra, asıl Haçlı birlikleri bölgeye gelince, hakimiyet birkaç defa el değiştirdi. Bu bölgesel belirsizlik, Osmanlı atlılarının bölgede görülmesine kadar devam etti.
Bafeus Muharebesi (Yalakova Muharebesi)
XIV ncü yüzyılın başlarında kurulan Osmanlı Beyliği, Batı’ya, yani Bitinya topraklarına doğru genişleme siyaseti izlemişti. Güçlü Türk beyliklerinin mevcudiyetinden dolayı, zaten Doğu’ya doğru genişleyemezdi.
Genel olarak, Türkmen sınır beyleri, arka bahçelerini Moğol tehdidinden güvende hissettiklerinde, Bizans sınırlarına akınlarını yoğunlaştırıyorlardı.
1298- 1301 yılları, Türkmenler için Bizans’a karşı tüm batı sınırında taktik akınlara başlamak için uygundu.
Moğol hakimiyetine karşı, Anadolu’da Sülemiş isyanı başlamış, İlhanlılar’ın Türkmenler üzerindeki kontrolleri kaybolmuştu.
Sülemiş, sınır Türkmenleri arasında seviliyordu. Etkisiz hale getirildiğinde, daha önce onun komutasında bulunan birlikler batıya hareket ettiler ve Bitinya bölgesinde Osman’a komşu oldular.
Kısacası Osman, Batı Anadolu’daki 1298- 1302 yıllarındaki bu kütlesel hareketlerden büyük yarar sağladı. Oluşan otorite boşluğunu kendi lehine kullandığı gibi, İlhanlı kontrolünden çıkan Türkmenleri kendi yanına çekmeyi başardı.
Osmanlı atlıları, her fırsatta Marmara Denizi güney kıyılarına kadar iniyor; bir taraftan da İznik’e baskı yapıyorlardı.
Bugün, Yalakdere Vadisi olarak adlandırılan vadideki yolu kontrol eden ve Çoban Kale (Koyun Hisarı) olarak adlandırılan bir kale bulunuyordu.
Osmanlıların Halizones Toprakları (Yalak Ovası)’na yönelik tehdidi üzerine, Doğu Roma (Bizans) İmparatoru Andronikos II Palaiolgos (1282-1328), buraya Mouzalon komutasında bir birlik gönderdi. Bu birlik, Hersek- İznik yolunu kontrol eden Çoban Kale (Koyun Hisarı)’yi tahkim ederek güçlendirecek ve Doğu’dan gelen Türk tehdidine karşı Yalakdere Vadisi’nden geçen yolu tıkayacaktı.
Durumu öğrenen Osman Gazi, 1301 yılında, buraya 100 kişilik bir birlik gönderdi. Bu birlik, son derece stratejik bir noktada bulunan kalenin gücünü ve gelecekte yapacağı harekâta etkisini ortaya çıkaracaktı.
Osman Gazi’nin adamları tarafından yapılan ani saldırı üzerine, kalede bulunan . Mouzalon’un adamları karşı saldırıda bulundular. Osman Gazi’nin süvarileri önce geri çekilmelerine rağmen, daha sonra Bizanslıları tekrar kaleye çekilmeye mecbur bıraktılar.
Bu mevzii başarı, Osman Gazi’nin, Çoban Kale’yi tespit edip etrafından geçerek , kıyıdaki Yalak Ovası’na ulaşmak için Yalakdere Vadisi’ni kullanabileceği görüşünü güçlendirdi.
Böylece, bu öncü muharebesinden sonra, Bafeus Muharebesi meydana geldi.
Osmanlı geleneği, muharebe meydanını kıyıdaki Yalak Ovası olarak belirler. Kaynaklar, Bafeus Muharebesi adı verilen çarpışmanın İzmit Körfezi’nin güney kıyılarındaki kıyı ovasıyla, İznik’ten gelen kara yolunun kıyı ovasıyla birleştiği bir noktada gerçekleştirdiğinde birleşirler.
Bu da, günümüzdeki Altınova İlçe merkezinin bulunduğu bölgeye denk gelmektedir. Muharebe, büyük bir olasılıkla Hersek’te iskele civarında başlamış, ovada ve İzmit yolunda devam etmiş olmalıdır.
Yalakdere Vadisi boyunca ilerleyerek Yalak Ovası’na inen Osmanlılar ile, Hersek bölgesinde kıyıya çıkan Bizanslılar arasındaki çarpışma, 27 Temmuz 1302 günü meydana geldi.
İmparatorun deniz yoluyla gönderdiği birlikler, gizlice Hersek bölgesinde kıyıya çıktıktan sonra, Yalakdere Vadisi boyunca ilerleyecek ve İznik’i kuşatan Osman Gazi’nin birliklerine ani bir baskın yapacaktı.
Ancak, bir Rum casus vasıtasıyla düşmanın planını önceden öğrenen Osman Gazi, askerlerini geceleyin gizlice Hersek bölgesine getirmiş ve çıkarma yerleri civarında pusuya yatmıştı.
Geceleyin, olasılıkla sabaha karşı, gemiler belli bir düzen içinde kıyıya yanaştılar . Gemilerde bulunan askerler gürültü çıkarmadan sahile çıkmaya başladılar.
Atlarını ve çeşitli muharebe gereçlerini gemilerden çıkararak çevreye yayılmaya başlayan Bizanslılar, birden Osman Gazi’nin askerlerinin ani saldırısıyla sarsıldılar. Osman Gazi’nin kuvvetleri ani saldırısı, tam bir baskın havası yaratmıştı.
Bizanslılar gafil avlandılar
Bu kritik noktada, Alanlar büyük bir cesaretle karşı saldırıya geçerek, büyük piyade kitlesine geri çekilme fırsatı verdiler. Osmanlı birliklerinin çevresini saran Alanlar, Osmanlı piyadelerine saldırırken, çapraz ok salvosuna tuttukları süvarilerin atlarını yaraladılar.
Mücadele giderek şiddetlendi
Alan paralı askerleri bir süre inatla direndiler; Ancak, yaya Bizans askerleri erken pes edince, üstün Türk muharebe gücüne boyun eğmek zorunda kaldılar.
Sonuçta, Bizans yerel milisleri panik halinde İzmit yolunu tutarken, kurtulabilen Bizans düzenli birlikleri Alanlar’ın siperi altında, kıyıda bekleyen gemilere koştular ve İstanbul’a doğru kaçtılar.
Bafeus Muharebesi’nde elde edilen zafer, Osmanlıların sonraki birkaç on yıl içinde Bizans ya da Balkan devletlerine karşı alacağı kesintisiz başarılarının işaretini vermişti.
Prof. Dr. Halil İnalcık, bunu “…Taktiklerindeki üstünlüklerinin yanı sıra, Osmanlı hükümdarlarının Anadolu’dan topladıkları sayısız Gazi ya da profesyonel Türkmen gazinin sadece ganimet beklentisiyle Osmanlı Sancağı altında savaşmaya koşarken, Bizans ve Balkan hükümdarlarının hazinelerini boşaltacak kadar büyük miktarlar ödeyerek, Türkopoller de dahil olmak üzere paralı asker bulmak zorunda kalmalarıydı” diye açıklar.
Sonuç olarak Osman Gazi, İznik kuşatması ve Doğu Roma (Bizans ) İmparatoru Andronikos II Palaiolgos’un yardım ordusuna karşı kazandığı zaferle, sınır boylarında yaşayan Türkmenler ve liderleri arasında benzersiz bir şöhret ve karizma elde etti ; Bu zafer önderlik ve egemenlik açısından ona ve evlâtlarına kalıcı bir meşrulaşma zemini hazırladı.
Osmanlı, Yalova topraklarında meydana gelen bu muharebeden sonra, aşiret olmaktan çıkarak, kendisine katılanlarla birlikte hızlı bir şekilde devlet düzenine geçti
Gerek 1301’deki Koyunhisar Muharebesi’nde, gerekse 27 Temmuz 1302’deki Bafeus Muharebesi’nde, Osmanlılar Bizanslıları yenmelerine rağmen,Çobankale(Koyunhisar) ve deniz kıyısındaki Yalakonya Kalesi’ni ele geçirememişlerdi.
Yalova yöresi, 1337’de Yalakonya Kalesi ve Çoban Kale düştükten sonra, Emir Ali tarafından Osmanlı topraklarına katıldı.
XV ve XVI ncı yüzyıl tarihçileri, yöre için YALAKOVA ve YALAKABAD adlarını kullandılar.
Yalova’nın Osmanlı topraklarına katıldığı dönemde, yörede Rum ve Ermeni nüfus hakimdi. Bundan sonra Müslüman Türk nüfus giderek arttı. Ardı ardına gelen savaşlar ve bunlar arasındaki devrelerde büyük nüfus değişiklikleri meydana geldi. Yunanistan’dan, Bulgaristan’dan, Yugoslavya’dan, Romanya’dan ve Kafkasya’dan bölgeye gelenler oldu.
Yalova, zaman zaman Bursa merkez sancağına ve İzmit sancağına bağlandı. 1.nci Dünya Savaşı sırasında Yunan işgaline uğrayan Yalova, 19 Temmuz 1921’de düşman işgalinden kurtuldu.
Sosyal yapıdaki karmaşanın yanında, Yalova kent merkezi sivrisinek yatağı olduğundan, yerleşim için tercih edilen bir yer değildi.
Yalova ve yöresinin kaderi, Atatürk’ün 19 Ağustos 1929’da Yalova’ya gelişiyle değişti.
Yalova’yı adeta yazlık bir başkent yapan Atatürk’ün isteğiyle 1930’da İstanbul’a bağlanan Yalova, 5 Haziran 1995 tarihli ve 550 sayılı Kararname ile de il yapıldı.
YORUMLAR