Osman ZOR “Sakarya ‘da Çökecek Binlerce Bina Var”

Sakarya Kültürel ve Doğal Kaynakları Koruma Derneği Başkanı Osman ZOR Zeytinburnu’nda 7 katlı, 56 daireli bir bina çöküşünden sonra Sakarya İl Merkezinde Yorgun binaları yerinde gördü.Acil önlemlerin alınması gerekenleri üzerlerine görev verilmişler yerine getirmeli dedi.
Habervole Genel Yayın Yönetmeni Fehmi DUMAN 17 Ağustos 1999 depreminde büyük zararlar gören SAKARYA ilinde 20 yıldır Sivil Toplumun örnek önderleri Sakarya Kültürel ve Doğal Kaynakları Koruma Derneği Başkanı Osman ZOR ile Sakarya ilinde son durumu yerinde inceledik.İnceleme sırasında Sakarya Kültürel ve Doğal Kaynakları Koruma Derneği Başkanı Osman ZOR çok ilginç kulağımıza küpe olacak açıklamalar yaptı.
Osman ZOR”Depremler doğal afetlerin başında gelmektedir. Etkileri açısından doğal afetlerin yüzde sıralaması % 61 deprem, % 15 toprak kayması, % 14 sel, % 5 kaya düşmesi, % 4 yangın ve % 1 çığ şeklindedir.
Bilim, mühendislik ve akla aykırı uygulamalar ile rant politikaları nedeniyle, ülkemiz bir “deprem ve afet ülkesi” de olmuştur. GSMH’nin her yıl ortalama % 3’ü ile % 7’si afet zararlarını karşılamaya harcanmaktadır. Gerçekte hepsi birer doğa olayı olan deprem, heyelan, çığ/kaya düşmesi, su baskını v.b. olaylar bilinçsizce verilmiş yer seçimi kararları, mühendislik verilerinden yoksun imar planları, düşük standartlarda ve mühendislik hizmeti görmemiş yapı üretimi, kısaca ranta dayalı hızlı, düşük nitelikli, tasarımsız, plansız kentleşme ve sosyo-ekonomik politikalar sonucu insani, sosyal ve ekonomik yıkımlara dönüşmektedir. Türkiye’nin deprem sorunu bu bağlamda ve bir bütünsellik içinde ele alınmalıdır.
Türkiye aktif bir deprem kuşağı üstünde bulunmaktadır. Ülke topraklarının, sanayisinin ve barajlarının büyük bir kısmı deprem kuşağı içinde yer almaktadır.
Deprem Şurası, Ulusal Deprem Konseyi gibi girişimlerin devre dışı bırakıldığı bir coğrafyada deprem öncesi, deprem sırası ve deprem sonrası önlemler bütünlüğüne dikkat çekmek sanıldığının ötesinde önem taşımaktadır.
Deprem, jeoloji ve jeofizikten, şehir plancılığı, inşaat, mimarlık, elektrik, makina mühendisliği disiplinlerine dek çok bilimli bir mühendislik, mimarlık alanıdır. Ancak ülkemizde gerek depremler gerekse birçok toplumsal olay ve durum açısından mühendisliğe gereken pozitif önem verilmediği ve hatta geriletilmeye çalışıldığı için zincirleme birçok sorun oluşmakta ve gereken katkılar alınamamaktadır.
Ülkemizi depreme karşı hazırlamanın iki temel yolu bulunduğunu belirten ZOR, “Birincisi mevcut yapı stokumuzun iyileştirilmesi, güçlendirilmesi, ikincisi ise yapı üretim sürecinin denetlenmesidir. İlki mevcut olumsuzluğu azaltmayı amaçlamakta, ikincisi ise geleceği kazanmakla ilgilidir. Ülkemizde ve ilimizde sağlıklı bir yapı envanteri yoktur. Yapı stokumuzun yüzde 60’nın 20 yaş ve üzeri yapılardan oluştuğu, bunların büyük bölümünün ise ruhsatsız olduğu ve mühendislik hizmeti almadan üretildiği bilinmektedir. Bu gerçeklik kentsel dönüşüm gibi kavramları, bunlarla ilgili yasal düzenleme ve uygulamaları gündeme taşımıştır”
Felaketin önlenmesinin tedbirlerle mümkün olduğunu ifade eden ZOR, “6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Yasası kapsamında; Yapı stokumuzun iyileştirilmesi, önümüzdeki yıllarda yaşayacağımız depremlere hazırlıklı olmak adına, bugüne kadar geçen süre içinde, ilimizde ciddi bir çalışma yapılmadığını, yapılan çalışmalarda da deprem riskinin birinci öncelik olarak ele alınmadığını, Erenler – Sapanca ve Hendek ilçelerinde yapılan kentsel dönüşüm çalışmalarında bu hususu net olarak görmekteyiz. Felaketin önlenmesi tedbirlerle mümkündür. Tedbirlerde sorumlularınca alınır. İnsanları deprem öldürmez, binalar öldürür, gerçeğinden hareketle; İlimizdeki mevcut yapı stokunun depreme dayanıklı hale getirilmesini istiyoruz. Zira; depremlerde insanların uğrayacağı maddi ve manevi zararları azaltmanın tek yolu güvenli yapılar yapmaktır” dedi.
İnşaat Mühendisleri Odası Sakarya Şube Başkanı Hüsnü Gürpınar ve ekibinin çok ciddi uyarıları var bu uyarıları göz ardı etmemeliyiz. ZOR”Bu anlamda Müteahhitlik Yüklenici Yasası çıkarılmalı, bu yasada İnşaat Müteahhitleri iş gruplarına göre ihtisaslaşmalı ve yapacakları işlerin büyüklüğüne göre sınıflandırılmalı, sahip olmaları gereken asgari eğitim, iş tecrübesi, teknik donanım ve kapasite, mali durum-idari yapı ve personel şartları tanımlanmalı, Mühendislik teknik gücüne dayanmadan müteahhitlik yapılması engellenmeli ve müteahhitlik geçici bir organizasyon olmaktan çıkarılmalıdır. Burada bir hususu belirtmekte fayda var. 28 Avrupa Birliği ülkesinde müteahhit sayısı 25 bin, ülkemizdeki müteahhit sayısı 300 bin, ülkemiz ile eşit büyüklükteki Fransa’da müteahhit sayısı 2 bin,bu durum yasal düzenlemeler ile çözülmeli”
ZOR”Yapı üretim sürecini denetimsizliğe mahkûm edilemez, güvenli yapı üretimini engelleyecek herhangi bir ortam olmamalı”
17 Ağustos 1999 Depremi ile ilgili Sakarya’da meydana gelen hasar durumu bilgilerini ne baktığımızda bize diyor ki TEDBİRLERİNİZİ ALIN
İnşaat Mühendisleri Odası Diyor Ki “Ağır hasarlı: 25 bin 543, orta hasarlı 19 bin 841, az hasarlı ve hasarsız: 48 bin 582. Bugünkü mevcut durum; ağır hasarlı binalar yıkıldı. Orta hasarlı binalardan halen onarım ve güçlendirmesi yapılmayan 312 adet konut-bağımsız bölüm, 13 adet iş yeri, 9 adet depo olmak üzere toplam 172 adet binanın onarım ve güçlendirmesi yapılmamıştır. Bu binalarda iskan edilip edilmediğinin takibi belediyeler tarafından sağlıklı yapılmamaktadır. Az hasarlı veya hasarsız binalardan 4 ve 5 katlı olan yaklaşık 20-25 bin civarında bağımsız bölüm, bina bazında takribi 7 bin 500 adet bina bugün yürürlükte bulunan deprem yönetmeliğimizin istediği güvenlik şartlarını sağlamamaktadır. Bu binalar önümüzdeki tarihlerde olacak depremlerde, potansiyel tehlike olarak karşımızda durmaktadır”
Bu Tabloya göre Kağıt üzerinde Tedbir değil gerçekten uygulamada ciddi çalışma yapılmasını sorumluların konuyu rafta değil masa üstünde tutarak çalışılmasını istiyoruz.
YORUMLAR