İMOGA Koleksiyon Sergisi Ofis Sanat Merkezi’nde
İMOGA Koleksiyon Sergisi Ofis Sanat Merkezi’nde açıldı.
İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi Yönetim Kurulu Başkanı Prof.Dr.Süleyman Saim Tekcan ile İMOGA KOLEKSİYON SERGİSİ Ofis Sanat Merkezinde açılışında sanat sevenler birarada
Türkiye’nin en önemli sanat profesörlerinden Süleyman Saim TEKCAN’ın kurucusu olduğu, Türkiye’nin ilk çağdaş ve özgün baskı atölyesi ve grafik sanatlar müzesi İMOGA, ‘Koleksiyonlar Sergisi’ ile Sakarya Büyükşehir Belediyesi işbirliğiyle Ofis Sanat Merkezi’nde tüm sanatseverlerle buluşuyor.
26 Sanatçının eseri sergileniyor
Sergide Abidin Dino,Avni Arbaş ,Bedri Rahmi Eyüpoğlu,Burhan Doğançay, Burhan Uygur,Cihat BURAK,Elif Naci,Ercüment Kalmık,Eren Eyüpoğlu,Erol Akyavaş,Ferruh Başağa,Gül Derman,İlhami Ercivan,Kadri Özayten,Mehmet Pesen,Nail Peyza,Nedim Günsür,Neşat Günal,Nurullah Berk,Özer Kabaş Sabri Berkal, Semih Balcıoğlu,Turhan Selçuk,Zekai Ormancı,Zühtü Müridoğlu,Sabri Berkel gibi Türkiye’nin en önemli sanatçılarının özel koleksiyonlarından eserler yer alıyor.Türkiye’nin ilk çağdaş ve özgün baskı atölyesi niteliğini taşıyan ve yıllar içerisinde bir müze haline getirilen Türkiye’nin önemli sanat platformlarından İMOGA’nın koleksiyonları arasından seçilen eserler Karma resim sergisi 26 Nisan – 22 Mayıs tarihleri arasında Ofis Sanat Merkezi’nde izlenime sunuluyor.Siz sanatseverlerin de bu etkileşime tanıklık edecek olması heyecanımızı daha da arttırmaktadır.
Süleyman Saim Tekcan 1940’da Trabzon’da doğdu. Gazi Eğitim Enstitüsü Lisans Diploması. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Lisans. Mimar Sinan Üniversitesi Sanatta Yeterlilik. 1968-75 Atatürk Eğitim Fakültesi’nde öğretim üyeliği. 1970-71 Almanya’da baskı eğitimi üzerine araştırma. 1975 Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim üyeliği. 1985 Profesörlük unvanı, Grafik Anasanat Dalı Başkanlığı görevi. 1994-95 Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanlık görevi, aynı fakültenin Grafik Bölüm Başkanlığı görevi. 1996 Büyükada` da kurulan Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Kurucu Dekanlığı. 2004 İMOGA – İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi Kurucu Yönetim Kurulu Başkanlığı.
Kurduğu Atölyeler
İstanbul Atatürk Eğitim Fakültesi Gravür, Litografi, Serigrafi Atölyeleri, İstanbul Teknik Üniversitesi Gravür, Serigrafi Atölyeleri, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Gravür, Serigrafi Atölyeleri, Çamlıca Sanat Evi Gravür, Serigrafi, Litografi, Özgün Baskı Atölyeleri
Ödüller
1993 Sanat Kurumu Yılın Sanatçısı Ödülü 1992 Devlet Özgün Baskı Sergisi İkincilik Ödülü 1988 49. Devlet Resim ve Heykel Sergisi Özgün Baskı Dalında Üçüncülük Ödülü 1986 Türkiye Asya-Avrupa Bienali Özgün Baskı Dalında Başbakanlık Dostluk ve Barış Ödülü 1986 Bangladesh Asya Bienali Özgün Baskı Dalında Büyük Ödül 1985 Viking Kağıt Sanayi Baskı Resim Yarış. Başarı Ödülü 1982 Resim ve Heykel Müzeleri Derneği Günümüz Sanatçıları Baskı Ödülü
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
|
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
İMOGA yani İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi, Süleyman Saim Tekcan’ın elli yıllık sanat hayatının bir meyvesi. 1984 yılında Çamlıca’da baskı atölyesi olarak kurulan bina daha sonra gelişerek ve genişleyerek bugünkü müzeyi oluşturuyor. 2000 m²’lik alana sahip altı katlı binada sergi salonları, baskı atölyeleri, kafe ve kütüphane bulunuyor. Süleyman Saim Tekcan ile müze hakkında görüşmeye gidiyoruz aslında ama, elli yıllık bu birikim hakkında da konuşulacak çok şey var… Söyleşimizden sonra birlikte müzeyi geziyoruz koleksiyonda kimler yok ki; Elif Naciler, Nurullah Berkler, Cihat Buraklar, Adnan Çokerler ve sanat dünyasının duayeni olmuş daha pek çok isim. Müzenin üst katına çıktığımızda Norveçli bir grubun seminer verdiğini görüyoruz ve onları rahatsız etmeden diğer katları gezmeye başlıyoruz, Süleyman Saim Tekcan müze hakkında detaylar verirken en alt kattaki Ekslibris Müzesi’nin 15,000 eserden oluşan bir arşive sahip olduğunu söylüyor. İçeriye girdiğiniz andan itibaren bambaşka bir dünyaya adım attığınız İMOGA Müzesi’yle ilgili tüm detaylar heyecan verici, hele bir baskı resmin üretim aşamasını izlemek! “70 yaşındayım ve hâlâ müze için çalışıyorum” diyen Süleyman Saim Tekcan kendisine hayranlıkla bakmamıza aldırmadan “Bu müze Türk sanatının büyük ustalarının yarattığı bir müze, Süleyman Saim her ne kadar bir bina yaptıysa da, bir müze sadece binayla oluşmuyor, o müzeyi yapan içindeki sanatçılardır” diyor.
Resim eğitimi almaya nasıl karar verdiniz, Gazi Üniversitesi Resim Bölümü’ne girmeden önceki ve daha sonraki süreci biraz anlatır mısınız?
Lise yıllarımda yani Trabzon Öğretmen Okulu’nda okuduğum yıllarda birçok dersim çok iyiydi. Ne olabilirdin derseniz, iyi bir sporcu olabilirdim veya iyi bir matematikçi olabilirdim belki başka bir branşta da başarılı olabilirdim, ama ressam olmayı seçtim. Resim yapmayı çok seviyordum ve çok da başarılı resimler çiziyordum ama, branş seçmekte zorlanıyordum; çünkü her hoca onun branşını seçmemi istiyordu. Hatta daha sonra resim bölümünü seçtiğim için spor ve matematik hocam bana küsmüştü. Sonrasında resim bölümünü seçtim ve Gazi Eğitim Enstitüsü’ne girdim. Eğitimim böyle başladı; fakat bununla bitmedi; çünkü sanat öyle bir şey ki, çok uzun soluklu bir olay. Neticede bazı bilgileri okuldan alıyorsunuz, ama ancak bir ömür boyu süren araştırmalarla bir şeyler oluşuyor. Gazi’de başlayan temel eğitimimin lise yıllarımdaki iyi hocalarımla ve çocukluğumda yaşadıklarımla da alakası var. Çocukken çamurla oynamamız, resim yapmamız ve buna benzer olaylar yani sanatın içinde değilken yaptıklarımız da önemli. Bütün bunlar sanatın temel yapısını oluşturan unsurlar. Gazi Eğitim Enstitüsü’nden sonra sinema ve tiyatroyla ilgilenmem, düşünsel ve sanatsal boyutun çok yönlülüğü içerisinde yaşamış olmam, belki benim kalıcı sanatçı olmamı, yaratıcı sanatçı olmamı sağlamış olabilir.
Ülkemizde özgün baskı resim deyince ilk akla gelen isim olan Süleyman Saim Tekcan ellinci sanat yılını kutluyor. Sadece baskı resim alanında değil, sanat eğitimiciliği ve kurduğu İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi (İMOGA) ile de Türk sanatına büyük katkıları olan Tekcan ellinci sanat yılını bir dizi etkinlik ile kutlayacak. Sanatçıyla bu etkinliklerin ilki olan Çırağan Kempinski sergisinde bir söyleşi gerçekleştirdik. Sanat hayatına başladığı günlerden bugünlere uzanan sohbetimizde Süleyman Saim Tekcan geride kalan yıllar için “Elli yıl sanat için çok kısa, bir sanatçının ömrü için ise oldukça uzun bir zaman” dedi.
50. sanat yılınız nedeniyle bu yıl bir dizi sergi düzenlenecek. Bu kapsamdaki sergilerin ilki Çırağan Palace Kempinski Sanat Galerisi’nde açıldı. Öncelikle bize bu sergiyi anlatabilir misiniz?
Şu anda, 50. sanat yılım adına düzenlenen sergilerin ilkinde bulunuyoruz. Çırağan, Osmanlı saraylarından biri. Bu mekânda bir sergi açarak desenler ile başlayan, kimi zaman gravür, kimi zaman da yağlı boyaya dönüşen yapıtlarımın, içinden çıktığı kültür ile bağ kurmasının çok doğru bir ilişki oluşturacağını düşündük. Çünkü Türk sanatçısı her şeyin ötesinde kendi temelleri üzerinde, kendi kültürünü yok saymadan ama çağın da gerisinde kalmadan sanat yapmak zorunda. Benim bir sanaçı olarak bütün dönemlerimde, Anadolu toprakları üzerindeki kültürlerin altyapılarını görmek mümkündür. Ama en önemlisi, bu kültürlerin birikimlerini resme aktarırken ağırlıklı olarak zanaakârlık anlayışıyla yapılan çalışmaların tekrarını üretmememdir. Maalesef ülkemizde sanat ile zanaat birbirine karıştırılmaya başlandı. Geleneksel resim, geleneksel çoğaltmalar dediğimiz çalışmalar sanatla birbirine karıştırılıyor. Bir şeyin tekrarı olan kopya, hiçbir zaman sanat olamaz. Zaman zaman tartışmalar içerisinde kopya olan da sanat olarak sunulmaya çalışılsa bile olamaz. Çünkü sanat yeni bir yaratıdır. Düşünmek ve yaratmak, Tanrı’nın insana verdiği yüce bir güç sayesinde olabildi. Sanat, insanlığın Rönesans’a ulaşmasını, yani Ortaçağ’ın skolastik düşüncesinden kurtulup yeni bir çağa ulaşmasını sağladı. Sanat olmadan buna ulaşmak mümkün değildir. Bu nedenle sanatçılar burada önemli bir rol üstleniyorlar. Bu rol de, insanları ileri taşıma rolüdür. Bu bakımdan benim yapmaya çalıştığım, elli yıllık sanat hayatımda sadece sanatçı kişiliğim ile değil, sanat eğitimciliği ile de bu misyonu üstlenmektir. Bu sorumluluğu her sanatçı duymalıdır. Türk sanatının uluslararası platforma taşınabilmesi için kendi kültürleri üzerinde fakat dünyanın her yerinde hissedilebilecek, değişik kültürler ile bağ kurabilecek aynı zamanda çağı da yakalayabilecek bir sanat yapmak gerektiğini buradan belirtmek istiyorum.
Bu sergide gravürler ve yağlı boya eserler var. Her şeyin ötesinde Süleyman Saim Tekcan bir gravürcü ve dünya gravür sanatında ödülleri olan bir sanatçı. Gravür tekniğini çok yetkin olarak kullanan bir sanatçı ama gördüğünüz gibi boya resimlerinde de özgün. Sanat hayatım boyunca başka bir sanatçıyla çağrışım yapmayan biri olmak için uğraştım. Sanırım buradaki atları gören herkes bundan sonra “Bunlar Süleyman Saim’in atlarıdır” diyeceklerdir. Kısacası at ve hat gibi iki çok önemli estetik ögenin birleştiği bir resimsel konsepti, Çırağan Sarayı’ndaki bu güzel galeride sizlere sunuyoruz.
1961 yılında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’nü bitirdiğiniz zaman başlayan sanat hayatınızda her yönüyle dolu dolu elli yıl geride kaldı. Bu yarım yüzyıl sizin için ne ifade ediyor?
Elli yıl sanat için çok kısa, bir sanatçının ömrü için ise oldukça uzun bir zaman. Oysa düşünce çok hızlı ve insan düşünce hızında sanat üretemiyor. Bu bakımdan uygulama yavaş olmasına rağmen zamanının çoğunu sanata ayıran ve çok üreten bir sanatçı olmak gibi bir misyonum var. Ben çalışan, çalışkan bir sanatçı olduğumu düşünüyorum. Elli yıl, sadece bu sergide yer alan tek dönemden ibaret değil; sanat yaşamımda sekiz dönemim var. O sekiz dönem de daha önce söz ettiğim gibi Türk kültürü ve Anadolu uygarlıklarından beslenen resimlerden oluşuyor.
YORUMLAR