Cihad KORAY Kamuoyundan Gizlenenleri İfşa etti
15 Ocak 2017 - 1 views kez okunmuş
Ana Sayfa » ana manset»Cihad KORAY Kamuoyundan Gizlenenleri İfşa etti

Bu haftaki konumuz BAŞKANLIK Sistemi ve Sendikaların konuya olan yaklaşımları. Üye sayılarına göre en azdan, en fazla üye sayısına sahip bir sıralama içinde bütün sendikaların Başkanlık sistemi ile ilgili görüşlerini sizlere nakledeceğiz. İlk konuğumuz ULAŞIM-İŞ Sendikası Genel Örgütlenme ve Genel Başkan Yardımcısı Cihad KORAY.
Cihad Bey, Ülkenin en önemli gündem maddesi haline getirilen ve adeta bütün sorunların çözümünün buna bağlandığı başkanlık sistemi ve Anayasa değişikliği hakkında düşüncelerimiz nelerdir?
Başkanlığa geçişin önünü açacak Anayasa değişikliğini yakından takip ediyorum. Çok önemsediğim ve Millet olarak da yakından takip edilmesi ve önemsenmesi gereken ve kesinlikle parti taassubu içinde, en önemlisi de kayıtsız kalınmaması gereken bir konu olduğunu düşünüyorum.
Daha iyi anlaşılır olması için düşüncelerimi 3 Başlık altında topladım…İlki, gündeme getirilmesi ile ilgili..
NEREDEN ÇIKTI BU BAŞKANLIK,
Artan terör olayları, Altın neslin hain 15 Temmuz kalkışmasına ek olarak Ekonomide yaşanan sorunların hepsinin üst üste bindiği günlerde ülke gündeminden düşen başkanlık konusu Sayın Bahçelinin geçtiğimiz Ekim ayında birden bire ve hala kimsenin mantığını anlayamadığı biçimde ülke gündemine tekrar oturttu. Ülkenin yönetim sisteminde önemli değişikliklere sebep olacak Anayasa değişilikler ile ilgili süreç böylece başlamış oldu.
Her konuşması Devletin Birliği ve bütünlüğü üzerine kurgulanan, hatta geçtiğimiz yıllarda AKP ile CHP nin Anayasanın 60 maddesi üzerinde değişiklik yapılmasına dair görüşmelerine şiddetle karşı çıkan, yine bir kaç ay öncesine kadar başkanlık modeline en ağırı eleştirileri getiren Sayın Devlet Bahçeli, 15 Temmuzun oluşturduğu iklim ile yıllardır kendi içinde sistematik olarak ayrıştırılan kesimlerin bir araya gelmeye birlik ve beraberliğin yeniden tesis edilmeye başlandığı günler yaşanırken toplumu yeniden kendi arasında, üstelik geçmişte yaşananlardan çok daha fazla ve derin olarak kamplara bölecek bu meseleyi ülkenin en önemli maddesi haline gelmesine vesile oldu..
KÖRÜN İSTEDİĞİ BİR GÖZ, ALLAH VERDİ İKİ GÖZ,..
Bütün erg’lerin bir yerde toplandığı devletin en üstünde tek karar verici kudrete sahip başkanlık modelinin hayali ile yıllardır bu fırsatı bekleyenler, körün istediği bir göz Allah verdi iki göz misali başkanlık konusunu tekrar ülkenin en önemli maddesi olarak gündemin ortasına oturtuldu. Onlarca yıldır kavga ettikleri Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet ve Devlet düzenini değiştirme ve kafalarında ki yeni Türkiyeyi kurmanın fırsatını bulmuşken bu talebe kayıtsız kalma ve elinin tersi ile itmeleri söz konusu olabilir miydi. Garip olan bu fırsatı onlara , yılladır kendilerini Devletin ve onun nizamının koruyucusu ve müdafaacısı olduğunu söyleyenlerin vermesiydi.
DEVRİMCİ MHP..
Toplumda genel algı CHP nin “DEVRİMCİ”i unvanını taşıyan parti olduğu yönündedir. Ancak bu gerçeği yansıtmadığı gibi AK Parti ye yapılan bir haksızlıktır. Çünkü Türkiye’nin devrimci unvanını hak ederek taşıyan tek partisi AK Partidir.. 14 Yıllık iktidarları döneminde devlet nizamında yaptıkları değişiklikler ve son olarak parlamenter sistemin içini boşaltan başkanlık sistemine geçiş çabaları devrimci parti payesini taşımayı fazlasıyla hak etmeye yeterlidir. CHP ise 1923 de kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletini, kurucu iradesini, ilkelerini ve kurumlarını sahip çıkma ve korumayı kendine öncelikli görev görmesi münasebetiyle “muhafazakar parti” konumundadır.
Bir çok kez AK Partinin emniyet sübabı görevi gören, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi sürecinde AK Partinin gizli yandaşı ve destekçisi olan Devlet Bahçeli ve TBMM deki MHP, 1923 Türkiye’sini ortadan kaldıracak tüm kurumları ile yeni Türkiye’nin kurulmasının sondan bir önceki adımı olan başkanlık sistemine geçiş için açık destek vererek devrimci saflarda yerini almıştır. Yıllarca giydiği gömleği değiştirme sırası belli ki MHP ye gelmiştir. Yıllarca Devrimciler ile kavga eden Devlet beyin MHP si, ideolojisinin devamı için devrimci saflarda saf tutmayı tercih etmiştir.
1923 Yılında temelinin ilk harcını bağımsızlık bilinci ile atıldığı, Türklük, Dil birliği, Ortak tarih ve ortak kültür birliği üzeri kurulan laik Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve onu ayakta tutan temel kurumlarını korumak ve müdafaa etmek her zamanki gibi kurucu parti CHP ye düşüyor…. Tek başına da olsa mücadelesini sürdürüyor..
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNİN JOKERİ “HDP” DİR.
Bence Anayasa değişikliği sürecinde Devlet beyin MHP sinden çok daha fazla etkisi olacak, Bir nevi joker konumunda olan parti HDP dir.. Şimdi nereden çıktı bu gizli ortaklık diyeceksiniz? İlk anda böyle düşünmekte haksız değilsiniz.
Fehmi bey. Beni bu yönde düşünmeye yönelten 3 sebep var. İlki sadece MHP nin desteği ile Referandumundan istenilen sonucun çıkmayacağına olan inancım ve HDP nin ve onun ideolojik sözde liderinin başkanlık ile ilgili düşünceleridir.
Referandum süreci bence iki aşamadan oluşacak. İlk aşama TBMM de başlayacak ve bu süreç TBMM de Referandum için oylama gününe kadar sürecek. İkinci aşama ise TBMM sonrası meydanlara, alanlara halka inilmesiyle başlayacak ve sandığın kurulduğu güne kadar sürecek .
MHP nin en önemli katkısı ilk aşamada TBMM de kurulan sandıkta 330 ‘a çıkılmasını sağlamak olacaktır. İkinci aşamada ise, kamuoyu nazarında CHP nin HDP ile aynı eksende hareket ettikleri yönünde kanaat oluşturma çalışmalarının özellikle kendi tabanında etkili olmasına sağlamak olacaktır. Bunun haricinde ikinci aşamada MHP nin süreci etkileyecek bir rolü olmayacaktır. Çünkü MHP tabanının büyük kesimi 2010 referandumu ve 2014 de yapılan CB seçiminde olduğu gibi yine Genel Başkanlarının işaret ettiği yönde hareket etmeyecek tam tersi istikamette “HAYIR” yönünde irade ortaya koyacaktır.
Kaldı ki MHP nin tek başına verdiği destek referandumun istenilen sonucuna yetmeyeceğinden böyle bir riske AKP asla girmeyecektir. Bunu görebilmek için son yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminin sonucuna bakmak yeterlidir. Ekmeleddin İHSANOĞLU gibi Siyasetin dışında ve politik geçmişi olmayan, seçim sürecini silik ve etkisiz bir şekilde tamamlayan bir isim karşısında dahi Sayın R. Tayip ERDOĞAN’ın aldığı %51,79′ luk oy oranı bu yöndeki düşünceme haklılık dayanağı oluşturmuyor mu?
Üstelik 2014 yılında yapılan CB seçiminde MHP seçmeninin büyük kesimi tercihini Sayın ERDOĞAN dan yana kullanmıştı. Bunun ispatı ise CB seçiminde Ankara gibi MHP nin en bağlı, istikrarlı ve en fazla sayıda seçmen kitlesine sahip olduğu şehirde Sayın ERDOĞAN’nın CHP-MHP nin ortak adayından 200 bin fazla oy almış olmasıdır. AK Parti döneminde 2004 yerel seçimi hariç CHP ve MHP nin oy sayısı her seçimde AK Partinin üstünde olmuştur.. Bu da MHP seçmeninin CB. Seçiminde AK Parti adayına verdiği desteği göstermektedir.
CB. Seçimine katılım oranı %74 olmuştu.. Yapılacak referandum sistem değişikliği gibi çok önemli bir hususu ilgilendireceği için katılım sayısı daha fazla olacaktır. Özelikle seçimlere bireysel yaklaşım ile pek ilgi göstermeyen pazar gününü sandık önünde geçirmeyi zaman kaybı olarak gören orta ve orta üst gelire sahip kişiler ile laik ve seküler yaşam biçimini benimsemiş Sosyal demokrat, Liberal, sosyal liberal kesim bu sefer daha toplumsal ve örgütsel bir yaklaşım içinde olacak ve sandığa gidecektir.
Tüm bunları üst üste koyduğumuzda MHP-AK Parti ortaklığının nihai amaca ulaşmaya yetmeyeceğini apaçık ortaya koyuyor.. İşte bunun için MHP nin yanında bir ortağa daha ihtiyaç olduğunu söylüyorum.. CHP bu değişikliğe zinhar karşı olduğu için geriye HDP kalıyor. Ancak HDP ile açık biçimde ortak hareket ediliyor görüntüsü vermenin bu günlerde olumsuz yansımaları siyasi olarak ayrı sorunları içinde barındıracağı ve politik çizgisini HDP karşıtlığı eksenine oturtan MHP yi, tabanı ile tamamıyla karşı karşıya getireceği MHP nin parti yönetimininde bunu göze alamayacak olması münasebetiyle HDP ile ortaklık gizli biçimde “ortak duygu ve düşünce temelinde” yürütülüyor.
HDP li vekillerin TBMM de oylamaya katılmayışı , hdp ile aynı çizgide haraket eden KESK’in sessiz duruşu ve ilk gün HDP nin Anayasa değişikliği ile ilgili partinin görüşünü sunan sözcünün konuşma metni başkanlık sistemine karşı ve mevcut üniter ve parlamenter devlet yapısını savunan bir mantık ile hazırlanmadığını gördük.
HDP nin sonucu etkileyecek konumda olan parti olduğu yönündeki iddiamın bir başka dayanağı ise , HDP nin üniter devlet yapısına olan karşıtlığı ve Federatif modele geçiş yönündeki düşüncelerini ve öz yönetim üzerine söylemleridir. Bunun ilk adımı olan başkanlık sistemine HDP nin karşı olması mümkün müdür?
Ayrıca, 2013 de Apo’nun, çözüm süreci ve İmralı görüşmelerini “ Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa” isimi ile pkk kitap haline getirmişti . O kitapta Apo başkanlık sitemi için; “90 yıldır sırtımızdaki CHP ve KEMALİZM kamburundan ancak başkanlık sistemiyle kurtuluruz.” demiştir. Ayrıca başkanlık sistemine destek verilebileceğini açıkça ifade etmiştir. HDP ile sürdürülecek gizli ortaklığa engel teşkil edeceği düşünülen başta “seni başkan yaptırmayacağız” diyenler olmak üzere her kes bir şekilde tasfiye ediliyor, sanki bu isimler yeni ortaya çıkmış, ne olduğu bilinmeyen kişiler görüntüsü verilerek tutuklanarak cezaevlerine gönderiliyor siyasi alanda etkisizleştiriyorlar..
HDP li vekillerin TBMM de oylamaya katılmamalarının ve hayır yönünde oy kullanmamalarının sebebi referandum sürecinde tabanını “evet oyu vermesi yönünde” yönlendirmede Meclisteki tutumu ile çelişkili duruma düşmemek içindir.
Son olarak söyleyeceklerim.. Bu sürecin adil ve eşit şartlarda tamamlanmayacağını düşünüyorum. Eşitsizlik daha TBMM de ilk gün kendini gösterdi. Anayasa değişikliğini savunan taraflar AK Partiden 3, MHP den 1 kişi kürsüden görüş bildirirken diğer partilerden birer kişi ile sınırlı tutulması. Meclis TV. nin canlı yayın yapmamasına rağmen Başbakanın eleştirilere cevaben kürsüden yaptığı konuşmayı başta Meclis TV. Olmak üzere hemen hemen bütün kanalların canlı yayınlaması.. İktidar olmanın ve Yerel yönetimlerin çoğuna sahip olunmasının sağladığı avantajlar, Medyanın büyük kesiminin Anayasa değişikliğini ve başkanlık sistemini desteklemesi. Aynı düşüncede olan yazar çizer kişilerin sayısının çokluğu. En önemlisi de AK Partiye MHP nin direk, HDP nin dolaylı olarak vereceği destek karşısında CHP nin işi çok zor.. Bir yandan bunlar ile uğraşırken diğer yandan, AK Partinin kalemşörlerinin ve binlerce gönüllüden oluşan!! AK TROL adı ile anılan kişilerin sosyal medya üzerinden CHP yi HDP ile aynı eksende gösterme ve itibarsızlaştırma çabaları ile mücadele edecek. Daha şimdiden OYLAMALARA KATILMAYAN HDP NİN “HAYIR OYU” kullandığına yönelik haberleri servis ederek TBMM deki oylamada “hayır oyu” veren tek parti olan CHP yi kamuoyuna HDP ile Ortak hareket ediyor görüntüsünü vermeye uğraşıyorlar. Bir yandan da olayı AK Parti CHP kavgasına dönüştürüp eksen kayması ile kamuoyunu işin özünden uzaklaştırılma çalışmaları da devam ediyor…
SENDİKALAR BU SÜREÇTE NASIL BİR DURUŞ SERGİLEMELİ SİZCE..
Bence en azla karşı duruş göstermesi gereken kurumlar sendikalar olmalıdır. Çünkü sendikaların varlığı ve etkinliği demokrasinin işleyişi ve gücü ile alakalıdır. Dikkat ederseniz Anayasa değişikliği ile ilgili maddeler hakkında görüş beyan etmedim. Çünkü bu değişikliğin tamamına karşıyım . Sendikam ile aynı düşünce içindeyim. Zaten farklı düşünce içinde olsak bir an düşünmeden Sendikam ile yollarımı ayırırım. Bu husus da en fazla hassasiyet gösterecek olan taraf sendikalardan ziyade üyelerdir. Ülkenin yönetim biçimini şekillendirecek değişiklilere karşın kayıtsız kalınmamalıdır. Aman sende yaklaşımı içinde olunmamalıdır.
Özellikle kendini Atatürkçü olarak ifade edenler çok iyi bilmelidirler ki, Atatürkçü, sadece dilde ve söylemle olunmaz . Onun ilkelerine, prensiplerine ve en önemlisi bizlere emaneti olan kurumlarına sahip çıkmaktır, korumaktır ve muhafaza etmektir gerektiğinde bunlar için mücadele etmekten kaçınmamaktır Atatürkçülük..
Üyelere düşen bu süreci iyi ve yakından takip etmektir. Ayrıca üyesi oldukları Sendikalarının bu husustaki düşüncelerini ve yaklaşımlarını takipçisi olacaklardır. Kamuda örgütlü işçi ve memur Sendikaların hükumet ile veya bir siyasi parti ile organik bağı vardır. Dolayısıyla üst akılın işaret ettiği yönün dışında davranamazlar.. Kim bunu inkar ediyorsa; Yalan söylüyor. Bu sistem değişikliğine katkı veren partiler ile organik bağı olan sendikaların üyesi olan ve kendilerini Atatürkçü olarak ifade eden kişiler ya o sendikalar ile yolunu ayıracak, yada Atatürkçü olduğunu söylemekten vazgeçecekler.. Maalesef bu gün geldiğimiz nokta bizi böyle bir tercihte bulunmaya mecbur etmiştir.
Farklı Sendikal tavrı ve duruşu yanı sıra, düşünceleri gizlemeden söylemekten çekinmeyen tanıdığım en samimi ve sağlam Atatürkçü kişilerden Ulaşım İş Sendikası Genel Örgütlenme Sekreteri Sayın Cihad KORAY’a başkanlık ile ilgili düşüncelerini sorduk. Yine her zaman ki gibi çekinmeden açık ve samimi haliyle düşüncelerini bizle paylaştı. Kendisine teşekkür ediyoruz…
Ben teşekkür ederim Fehmi bey. Sayenizde Kamuoyu ile düşüncelerimizi paylaşma fırsatı bulabiliyoruz..
YORUMLAR
İlgili Terimler :